Ağacın eyisi özünden olur
Yiğidin eyisi sözünden olur
İl için ağlayan gözünden olur
Ağlama hey gözü yaşın sevdiğim
Yavrı keklik gibi kaynar eğlenir
Mis kokulu yağlar ile yağlanır
Sabah akşam türlü yazma bağlanır
Eğip geçer yeşil başın sevdiğim
Karacaoğlan der ki hoşça salınsın
Dursun yol üstünde bacı alınsın
Çözüver düğmeni göğsün görünsün
Nokta nokta benli döşün sevdiğim. Karacaoğlan
Giderim ben yol sıra yavlak uzanmış bir ağaç
Böyle latif böyle şirin gönlüm aydur birkaç sıraç
Böyle uzamak ne manadır çünkü bu dünya fanidir
Bu fuzullük nişanıdır gel beri miskinliğe geç
Böyle latif beziniben böyle şirin düzünüben
Gönül Hakk’a uzanuban dilek nedir neye muhtaç
Ağaç karır devran döner kuş budağa birken konar
Dahi sana kuş konmamış ne güvercin ne hod turaç
Bir gün sana zeval ere yüce kaddin ine yere
Budakların oda gire kaynaya kazan kıza saç
Er sırrıdır sırrın senin er yeridir yerin senin
Ne yerdedir yerin senin sana sorarım ey ağaç
Yunus Emre sen bir nice eksikliğin yüz bin onca
Kur’ağaca yol sorunca teferrüclen yoluna geç. Yunus Emre