Tuğrul Özdemir Suç, Ceza ve İdam

Bir ülkede eğitim ve adalet sistemi iyi olmadığı müddetçe, adil olmadığı sürece hiçbir sorun çözülemez. İdam cezası getirerek, cezaları ağırlaştırarak kadınlar ve çocuklara karşı işlenen suçları engelleyemezsiniz. Amerika’da, Çin’de, İran’da, Suudi Arabistan’da ki idam cezasının varlığı, bu ülkelerde ki suç oranını azaltıyor mu? Bizim ülkemize idam cezası gelse ne olur, bürokrasi bile kendi seçtiği savcının hakimin kararlarını sorgularken, aynı suçlar için farklı cezalar verilirken, vatandaş nasıl adalet sistemine güvensin? Bu ülkede bir zamanlar idam cezası vardı. Akabinde Başbakanı, bakanı idam ettiler. Eşitlik olsun diye bir sağdan, bir soldan gencecik yavruları idam ettiler. Küçük yaştaki çocukların yaşlarını büyütüp idam ettiler. Şimdi idam cezası gelse farklı bir uygulama mı olacak? Devleti yönetenler, bürokratlar ve kanun uygulayıcıları kanunları ve cezaları kendi menfaat ve çıkarları doğrultusunda kullanırlarsa, bunun sonucu ne olur? Bu ülkede her yıl yüzlerce kadın, çocuk ve hayvan öldürülüyor. Devamını Oku

Vladimir Mayakovski İman İsimli Şiiri

İstediğiniz kadar uzatın bekleyişi
gördüğüm şey öylesine berrak
ve bu berraklık bir masal gibi
öylesine bırakmıyor ki beni
şu uyağı koyunca
çok daha güzel bir hayata tırmanacağım
ikinci dize uyunca.
En basit bir soruya bile ihtiyacı yok artık:
Tüm ayrıntılarıyla görüyorum işte
nağme nağme yükseliyor
taş taş üstünde yükselir gibi
ve ne bir pislik ne de bir toz zerresi
tüm hatlarıyla görüyorum yükseliyor
pırıl pırıl yüzyıllardan katlarıyla Devamını Oku

Bir Baba Her Zaman Çocuğuna Rehberdir

Bir oğlan vardı, babasının çatısı altında yaşamaktan yorulmuştu, sürekli yapılan azarlamalardan rahatsızdı:
Eğer kullanmıyorsan, vantilatörü kapat.
Boş odada televizyon açık… Kapat onu!
Kapıyı kapat.
Böyle suyu israf etme.
Bu küçük şeyler onu sinirlendiriyordu. Ama bu sözlere katlanıyordu ta ki bir fırsat çıkana kadar: bir iş görüşmesi.
Bu işi aldığımda bu şehri terk edeceğim. Babamın artık azarlamalarını duymayacağım. Devamını Oku

Ali Özdemir Ayık İsimli Söz

Ey canımın canı! Ne vakit sundun da şarabı biz içmedik. Hem ne vakit ayık gördün bizi. Bir bakmışsın ayda bizim izimiz, bir bakmışsın bulutlara naz etmişiz. Güneşi almışız koynumuza cilve etmekteyiz. Sen yine de gönlüne bak ey canımın canı unutma bizi.

Ali Özdemir
Seyyah-ı Aşk

Slavoj Zizek Kırmızı ve Mavi Mürekkep

Bir adamı çalışmak için Doğu Almanya’dan Sibirya’ya göndermişler. Adam mektuplarının sansür görevlilerince okunacağını biliyormuş, bu yüzden daha gitmeden dostlarına, aramızda bir şifre belirleyelim. Benden aldığınız mektup sıradan mavi mürekkeple yazılmışsa doğrudur, kırmızı mürekkeple yazılmışsa yanlıştır, demiş. Bir ay sonra dostları ondan ilk mektubu almışlar. Mektup mavi kalemle yazılıymış ve mektupta şöyle deniyormuş: Burada her şey harika, mağazalar tıka basa gıda maddesiyle dolu, sinemalarda güzel filmler var, daireler geniş ve lüks. Bulamayacağınız tek şey kırmızı mürekkep.” Şimdiye kadarki durumumuz bu şekilde değil mi? İstediğimiz bütün özgürlüklere sahibiz, tek eksiğimiz kırmızı mürekkep. Kendimizi özgür hissediyoruz, çünkü özgür olmadığımızı ifade edecek dilden yoksunuz.

Slavoj Zizek

Afşar Timuçin İlk Yaz Gibi Şiiri

İlkyaz kendiliğinden
Sana hiç sormadan gelir
Dokunsan uçar gider
Az önce buradaydı
Bir kelebeğin kanadında
Bir demet çiçek gibi
Dalın üstündeydi gördüm
Bir yapraktan süzüldü
Dağıldı suyun parlak yüzünde
Sonra yayıldı yere
Az önce buradaydı
Aşk da ilkyaz gibidir
Yaşadığın yerde vardır
Aradığın yerde yok.

Afşar Timuçin

Ülkü Tamer Güneş Topla Benim İçin

– Karacaoğlan’a –

Seher yeli çık dağlara
Güneş topla benim için
Haber ilet dört diyara
Güneş topla benim için

Umutların arasından
Kirpiklerin karasından
Döşte bıçak yarasından
Güneş topla benim için Devamını Oku

Kayın Ağacı ve Kayın Kelimesinin Kullanımı

Kayın – valide, Kayın – ço, Kayın – ana (Kaynana), Kayın – peder (kaynata-kayınata) gibi eşlerimizin ailesine verdiğimiz bu isimlerin Türkçedeki kaynağı Kayın ağacıdır. Kayın ağacı genellikle büyük, dik gövdeli ve yayvan bir tepeliği olan ağaçtır. Yaprakları genellikle düz kenarlı, sivri uçlu ve oval şeklinde ve genellikle parlak yeşil renkte olup sonbaharda sarı, turuncu veya kahverengiye dönüşür. Kayın ağacı, eski Kam Türk kültüründe, kutsal ve önemli bir ağaçtır. Her ağacın bir geçmişi, kültürel hayatla tıpkı kökleri gibi sımsıkı bağları vardır. Tüm dünya mitolojilerinde hayat ağacı olarak betimlenen kayın ağacı da, Türk mitolojisinde kadın kelimesiyle eş anlamlı olmasıyla birlikte doğurganlığı simgelemektedir. Bu ağacın Tanrı’nın ağacı olarak kabul edilmesi nedeniyle, kayın ağacının yanında edilen duaların Tanrı’ya ulaştığına ve kabul olduğuna inanılmaktadır. Kayın ağacı, dünyanın en hızlı kaynayan, birleşen ağaç cinsi olduğundan, orta Asya, Kam (şaman) Türkleri bu kelimeyi, iki ailenin birleşmesi, kaynaşması anlamında da kullanmışlardır. Kayın hecesi (eçe, eke, ağabey anlamında) zamanla “Kayınço” olmuş. Kayınpeder kelimesindeki “peder” kelimesi ise Hristiyanlardan değil, Hintçe-Farsça dilinden “baba” anlamına gelen “padar” kelimesinden gelmektedir. Ayrıca Kaynata kelimesi de “Kayın ata” kelimesinden gelmektedir.

Füruğ Ferruhzad Anne Ve Baba

Babam, “Kadın uzun saçlı, iri gözlü olmalı!” derdi. Ama annemin ne uzun saçları vardı ne de iri gözleri. Annem erkeğin güzel olmaması gerektiğine inanırdı. Ona göre güzellik erkeklere yakışmazmış. Erkeğin ellerinin kaba, yanaklarının ise kavruk olması gerekirmiş. Ama babam hem güzeldi hem de çekici. Ne elleri kabaydı ne de kavruk yanakları vardı. Onlar yan yana mutlu değillerdi. Zira kafalarındaki karşı cinse ait düşünceleri yaşamlarındaki karşı cinsle tam bir çelişki içindeydi. Onlar asla kadın aşık olmalı ve erkek bu aşka değer olmalı demediler. Onlar aşkı -bu gereği- yaşamlarında sansür ettiler. Ve ben yıllarca hurafeler içinde savaşarak anladım ki aşksız ne uzun saçlarım güzeldir, ne de iri gözlerim. Ne de kaba elleri ve kavruk yanakları ile bir erkek benim mutluluğumu garanti edecek!

Füruğ Ferruhzad