Otuzüçte saki olup mey paylaştırdım Şarap kadehini ele alıp doyasıya içtim Ordu hazırlayıp şeytan ile ben vuruştum Allah’a hamd olsun, iki nefsim öldü dostlarOtuzdörtte alim olup bilge oldum Hikmet söyle!” dedi Rabbim, söyler oldum Kırklar ile şarap içtim, yoldaş oldum İç ve dışım Hakk nuruna doldu dostlarOtuzbeşte mescide girip devran sürdüm
Ramazan ayı girdiği zaman cennetin kapıları açılır, cehennemin kapıları kapanır ve şeytanlar da zincire vurulur.
Hz. Muhammed (s.a.s) (Müslim, Sıyam 2, (1079))
Hatırladın mı eskiden? Geçmişteki günlerde Akşamları beklerdim, Sen okuldan dönerken El ele yürürdük, evinizin yoluna Şarkılar fısıldardın, gülümseyerek bana Bitmesin derdik bu yol, yağmurda ıslanırken Geceler bile gündüzdü, ikimiz beraberken Fakat aylardan sonra, bir gün sana koşarken
O kafatası, o gizli yürek, kanın Hiç görmediğim o yolları Düşlerin o yer altı dehlizleri, o Proteus O iç organlar, o ense, o iskelet Onların hepsiyim ben. Garip ama, Bir kılıcın, önce altına, sonra külrengine Sonra da hiçliğe dönüşerek batan Yapayalnız bir güneşin de anısıyım ben Limanda yavaş yavaş yaklaşan gemileri
Sevgilim, meltemdir söyleyen
Fırsatının bembeyazlığını
Gözlerim seni görmeyecek
Bekliyor seni yüreğim
Rüzgar getirdi bana
Adını sabah alacasında
Dağ tekrarlıyor
Ayak seslerinin yankısını
Gözlerim seni görmeyecek
Bekliyor seni yüreğim
Kuytu çan kulelerinde
Alabildiğine çalıyor çanlar
Gözlerim seni görmeyecek
Bekliyor seni yüreğim
Çekiç sesleri
Anlatıyor tabutun kasvetini
İçimde bir sıkıntı var Yerli yersiz bir korku var Bilsem benimle olacaksın Dağılacak o bulutlar Bir sürü güzel anımız var bizim Onları da alıp gidelim mi Ama bunun yanması, sönmesi, ölmesi, bitmesi var Sonra birde dağılması toplaması var Hadi o zaman ne duruyoruz Yürü o zaman ne bekliyoruz
Artmasını isteriz en güzel varlıkların Güzelliğin gül yüzü solmasın diye asla Bir güzel, yaşlanıp da göçünce bugün yarın Anısı yaşar yine körpecik yavrusuyla Ama can yoldaşındır kendi parlak gözlerin Kendi ateşin besler ruhunun alevini