Hintli bir yaşlı usta, çırağının sürekli her şeyden şikayet etmesinden bıkmıştı. Bir gün çırağını tuz almaya gönderdi.Yaşamındaki her şeyden mutsuz olan çırak döndüğünde, yaşlı usta ona, bir avuç tuzu, bir bardak suya atıp içmesini söyledi. Çırak, yaşlı adamın söylediğini yaptı ama içer içmez ağzındakileri tükürmeye başladı.– Tadı nasıl? diye soran yaşlı adama öfkeyle:– Acı diye cevap verdi. Usta kıkırdayarak çırağını kolundan tuttu ve dışarı çıkardı. Sessizce az ilerdeki gölün kıyısına götürdü ve çırağına bu kez de bir avuç tuzu göle atıp, gölden su içmesini söyledi. Söyleneni yapan çırak, ağzının kenarlarından akan suyu koluyla silerken aynı soruyu sordu:
Gözümde göllendi, güllendi yaşlar
Dağıldı başımdan dostlar, tanışlar
Bedbahtlık yüreğe çapraz dağ çeken
Tekliğin zamanda ikiz kardeşi
Teklik gönül sıkan, teklik bel büken
Dünyanın en büyük, en ağır taşı
Yalan bin boyalı, gerçek boyasız
Yalan kıpkırmızı, gerçek ak olur
Yalan kışkırıkçı, yalan hayasız
Gerçekse her zaman utangaç olur. Bahtiyar Vahapzade
Van’ın herhangi bir yerinden seyrediyorum Göl mavisi gözlerini, Çeşit çeşit renk renk maviye doyuyor benliğim Hataya yer bırakmıyor anılarım yokluğunda Meğer sen neymişin, ben neymişim… Ali Özdemir Çile-i Aşk