
bu kentler bize sığmadı Asiya
ve bir çığlık gibi günlerin çarmıhında
arttıkça yalnız, sustukça silik
ay ışığı gölgeleri büyüttü,
son kuşlar da vuruldular dağlarda
yakamozları söndü sahillerin, ışıkları evlerin
çağın vebalı gövdesinde
bir hayalet gibi gölgemizde yalnızlık
kaldık
kırık bardaklar gibi,
içilmiş sulardan geride buruk bardaklar gibi
düşler artık ölü çocuklar doğuruyorsa
sevgiler boğduruluyorsa kürtajlarda
ve daha eskimemiş tüfeklerle
ordusu bozguna uğramış askerler gibi kalıp
bozuk paralar gibi yuvarlanıyorsak kaldırımlarda
bir bedeli vardır elbet cennetini çaldırmanın
ömrünü yetim bir bebek gibi bırakmanın
bulvarlara
bozgunlara
ve yanlış yalan aşklara
bir bedeli,
bu kuşatmaların, ilkyazları kurşunlatmaların
biz bu kentlere sığdık aslında
bu kentler bize sığmadı Asiya
ah, son kuşlar da vuruldular dağlarda
ay ışığı gölgeleri büyüttü
mutluluk oyununa geç kalan ölü kuşlarla geldim
geldim
kırık bardaklar gibi
içilmiş sulardan geride buruk bardaklar gibi
ve ömürlerimizde bin kasvetle upuzun
sefalet seferlerinin ayazı;
belki yalnız geçireceğiz artık kim bilir
batan gemiler gibi yiten aşklardan geride
kalan her kışı, güzü ve yazı
ay ışığı gölgeleri büyüttü
ayrılıklar eskidi, biz eskidik
aşk bize küstü Asiya
belki de uzun sürecek bu bozgunun saçağında
sen şarkılarını sesine yasla
ve bırak beni de usulca
apansız bir yalnızlığa
ay ışığı gölgeleri büyüttü
büyüdü ölüm
ve biz küçüldük Asiya.
Yılmaz Odabaşı