Artmasını isteriz en güzel varlıkların Güzelliğin gül yüzü solmasın diye asla Bir güzel, yaşlanıp da göçünce bugün yarın Anısı yaşar yine körpecik yavrusuyla Ama can yoldaşındır kendi parlak gözlerin Kendi ateşin besler ruhunun alevini
Hey oğul, güzel oğul, avucunda kıskıvrak Vaktin dönek aynası, bir de saatli orak Sen ay gibi büyürken, serpilip gelişirken Hepten çokmuş görünür kim varsa seni seven Yıkımlara egemen olan Doğa tanrıça Devamını Oku
Ah, sen kalbimi ezdin geçtin gaddarlığınla Şimdi üstüme atma tüm kötülüklerini Beni gözünle değil, şu dilinle yarala Hileyle değil, gerçek gücünle öldür beni Gözüme baka baka, ‘Sevdiğim başkası,’ de Devamını Oku
mutlu birleşmesine hiçbir engel yok bence gerçekten sevenlerin. sevgi demem sevgiye bir döneklik yaparsa bir değişme görünce başka yola saparsa sevgili saptı diye Devamını Oku
Sana önceden yazdığım dizeler yalan söylüyordu
Seni bundan daha çok sevemem diyenler hani
Ama o zamanlar aklım bir türlü almıyordu
İçimdeki alevin daha da parlak yanabileceğini
Oysa zaman, kralların fermanını bile değiştirir
Yeminler arasına girer, milyonlarca oyunuyla
Kutsal güzelliği karartır, sivri niyetleri köreltir
Nice dik başları değişimin çarkına uydurur sonunda
Heyhat! Ben de zaman denen zorbanın korkusuyla
Gün gelip artık bana değer vermez olduğunda
Senin yanında yer alıp kendime karşı çıkacağım
Hor görüp yüz çevirdiğini gördüğüm zaman bana
Haksızlık etsen de, senin hakkını savunacağım
En zayıf yanlarımı en iyi ben bildiğime göre
Çekinmeden açığa vurup arka çıkabilirim sana
Kusurlarımdan hangisi benim için en büyük lekeyse
Hoşçakal!Değerin çok yüksek, tutamam seni
Biliyorum kendine ne paha biçtiğini
Özgürlüğe kavuştun alıp değer belgeni
İptal ettik sendeki hakkımın senedini
Nasıl tutarım seni, sağlamadan iznini
Neyim var hak edecek senin zenginliğini
Bu essiz armağana kim layık görür beni
Bana verilmiş berat, donup buldu vereni
Sen vermiştin kendini, bilmeden değerini
Ya da bana vermekle hata işlediğini
Bir yanlış anlamanın sonucu hediyeni
Ama, o yine buldu hatayı düzelteni
Sen benimdin, rüyanın görkemleriyle doldum
Ben uykuda sultandım, uyanınca hiç oldum
Bir an sevinç duyarken, korkuyorum sonra hemen
Haydut yıllar çalar götürür diye hazinemi
Bir an, başbaşa kalmaktan öte bir şey istemezken
Sonra diyorum ki, alem niye görmesin sevincimi
Bazan, sana baka baka kendime çektiğim ziyafetle
Doydum sanırken, bir bakışın açlığıyla ölüyorum sonra
Senin bana verdiğin ya da verebileceğinden öte
Ne bir şeyden zevk alıyorum, ne de çabalıyorum almaya
İşte böyle, her gün hem açlıktan ölüyor, hem tıkanıyorum
Ya oburca her şeyi yiyorum, ya da hiçbir şeye dokunmuyorum. William Shakespeare
Değmez bu yangın yeri, avuç açmaya değmez
Değil mi ki çiğnenmiş inancın en seçkini
Değil mi ki yoksullar mutluluktan habersiz
Değil mi ki ayaklar altında insan onuru
O kızoğlan kız erdem dağlara kaldırılmış
Ezilmiş, hor görülmüş el emeği, göz nuru
Ödlekler geçmiş başa, derken mertlik bozulmuş
Hayalinle apaçık kalsın, dileğin bu mu
Sana benzer gölgeler, gözümle eğlensin de
Keyfince parçalayıp geçsinler mi uykumu
Gönderdiğin, ruhun mu canevinden uzağa
İşlerime gözkulak olsun, düşürsün diye
Aylak saatlerimi, utancımı tuzağa
Hasedine, kuşkuna yardakçılık etmeye
Hayır, sevgin çoksa da büyük değil o kadar
Benim kendi aşkımdır vermeyen uyku durak
Kölen olmuşum senin, elden başka ne gelir
Gece gündüz el pençe divanım buyruğuna
Geçirdiğim saatler baştan başa bir hiçtir
Sen buyurmuş değilsen çabalarım boşuna
Senin için, sultanım, saatleri gözlerken
Ben kimim ki küseyim sonu gelmez günlere
Kara kara düşünmem, acı çekmem özlerken
Ben kimim ki kıskanıp kuşkulanıp sorayım
Kimle içli dışlısın, nedir yaptığın işler
Yola koyuldum ama, ilerlemek ne de zor
Şu yorucu yol var ya, ben sonuna vararak
Rahata kavuşmayı umarken, şöyle diyor
Sen ne kadar gidersen dostun o kadar ırak
Beni götüren hayvan, üzüntümün yorgunu
Güçbela yürür benim dert yükümü taşırken
Zavallı, bir sezgiyle öğrenmiş sanki şunu