Karacaoğlan Evvel Bahar Yaz Ayların Şiiri
Evvel bahar yaz ayların çatıldı Paralandı bulut göğe atıldı Akan sular kar buz oldu tutuldu Dalgalanıp göller ağlamasın mı Yaz gelir de yazı yaban yurd olur Her yerde de bir alıcı kurd olur
filozof sanata, sosyolog edebiyata aşıktır...
Evvel bahar yaz ayların çatıldı Paralandı bulut göğe atıldı Akan sular kar buz oldu tutuldu Dalgalanıp göller ağlamasın mı Yaz gelir de yazı yaban yurd olur Her yerde de bir alıcı kurd olur
Esti seher yeli, söküldü seller Gidiyorum kömür gözlüm ağlama Ağlamanın vakti geçti ne çare
Vara vara vardım ol kara taşa Hasret ettin beni kavim kardaşa Sebep ne gözden akan kanlı yaşa Bir ayrılık bir yoksulluk bir ölüm
Seherden uğradım dostun köyüne Hoş geldin sevdiğim in dedi bana Tomurcuk memesin verdi ağzıma Yorgunsun sevdiğim em dedi bana
Bülbül ne yatarsın bahar erişti Ulu sular göl olduğu zamandır Kat kat oldu gül yaprağa karıştı Gene bülbül kul olduğu zamandır Gene bahar oldu açıldı güller Figana başladı gene bülbüller Başka bir hal olup açtı sümbüller Aşıkların del’olduğu zamandır Gene bülbül bilir gülün halinden Yeter deli oldum yarin elinden Aşık aşıp gelir yaya belinden Yardan …
Bülbül havalanmış yüksekten uçar Has bahça içinde gülüm var, deyi Seni seven yiğit serinden geçer Güzeller içinde yarim var, deyi Mevlam bir karada koymaz insanı Elbet, bir gün olur, ararsın beni
Cennet cehennem yoktur diyenler İl hakkını alıp haksız yiyenler Al yeşil konaktan hüküm eyleyenler Dur bakalım canım beyler kalır mı Karacaoğlan her cefayı biliyor Sualciler yedi yerde soruyor Yetmiş iki millet araya giriyor Dur bakalım canım dağlar kalır mı. Karacaoğlan
İncecikten bir kar yağar Tozar Elif, Elif deyi Deli gönül abdal olmuş Gezer Elif, Elif deyi Elif’in uğru nakışlı Yavrı balaban bakışlı
-şiir- seni düşününce simsiyah olurum unuturum hangi kayada kaç kekliğin öttüğünü Cebelitarık kadar uzakmış gözlerin şimdi içimde ki buzla avunurum göklerin ateşi söndü sen gidince artık adını hangi taşa yazsam efkarım geçmez
Boynu yeşil gövel ördek Sana bir göl gerek idi Kanadının biri yeşil Biri de al gerek idi Bir göl gerekti yüzmeğe Yüzüp eğrice gezmeğe
Yörü, behey Bulgar Dağı Senden yüce dağ olma mı Sende yaylayan güzelin Yanakları ağ olma mı Bulgar Dağı iki çatal Arasında güller biter
Akça kızlar göç eyledi yurdundan Koç yiğitler deli oldu derdinden Gün öğle sonu da belin ardından Saydım altı güzel indi pınara Üçü uzun boylu, kaşların süzer Üçü orta boylu, zülfünü dizer
Dinleyin ağalar, size söyleyim Arş u Kürsü gider yolun var dağlar Kar ardıçlı, kamalaklı yüceler Selvili, söğütlü yerin var, dağlar Ahır Dağı’ndan gör Maraş Bağını Engirek’te derler ilin çoğunu Bayra’dan, Bertiz’den Konur Dağı’nı Göksun güzel derler, ilin var, dağlar
Çıktım seyreyledim Niğde’yi Bor’u Acep gezsem mavi donlum var m’ola Güzeller durağı Tokat, Engürü Acep gezsem mavi donlum var m’ola Hey geri de deli gönül hey geri Adana, İlbeyli, Göksun, Tekir’i Otuz iki sancak, Diyarbekir’i Acep gezsem mavi donlum var m’ola
Çıkıp yücesine seyran eyledim Gördüm ak kuğulu göller perişan Bir firkat geldi de durdum ağladım Öpüp kokladığım güller perişan Hayal hayal oldu karşımda dağlar Eşinden ayrılan ah çeker ağlar Dökülmüş yapraklar bozulmuş bağlar