Neşet Ertaş Zahidem İsimli Türküsünün Hikayesi

Zahidem adındaki türküsü ile gönüllere kazınan Aşık Arap Mustafa Öztürk,  1901 yılında Kırşehir ilinin Çiçekdağı ilçesine bağlı Orta Hacı Ahmetli köyünde doğmuştur. Aşık Arap Mustafa, anne ve babasını küçük yaşta kaybeder. Aşık Arap Mustafa’nın babası Kırşehir yöresinde oynanan Koca Oyunu’nda Arap rolünü oynadığı için Arap deniyordu kendisine. Aşık Arap Mustafa’ya da köyünde ‘Arap Mustafa’ denmeye başlandı. Arap Mustafa, küçük yaşında Zahide’nin babası Yukarı Hacı Ahmetli Köyünden Hacı Mehmet Ağa’ya ırgat olur. Arap Mustafa Zahide’nin babasının yanında 22 yaşına kadar çalışır.

Zahide, 1911 yılında Kırşehir’e Bağlı Çiçekdağı ilçesinin Yukarı Hacı Ahmetli Köyü’nde doğar. Zahide gençlik çağında endamı ve güzelliği ile dikkatleri üzerine çekmeye başlar. Zahidem türküsünü ortaya çıkaran, Zahide’nin güzelliğidir. Zahide’nin bu güzelliği karşısında Mehmet Ağa’nın kapısında büyüyen Arap Mustafa Zahide’ye aşık olur. Ama fakir ve kimsesiz olduğundan bu sırrını bir türlü açığa vuramaz. Arap Mustafa, çareyi gurbet ellere İzmir’e gidip çalışmakta bulur. Kazandığı para ile çok sevdiği Zahide’sine kavuşmanın hayallerini kurar. Gece gündüz hiç yorulmadan, hiç durmadan çalışır. Aç kalır, susuz kalır, her türlü zorluğa dayanır. Tek hayali vardır, o da Zahide’sine kavuşmaktır. Arap oğlu Mustafa’nın İzmir’e gitmesinden az bir zaman sonra güzelim Zahide’yi Yukarı Hacı Ahmetli Köyünden Molla Hasan isminde zengin biriyle evlendirirler. Zahide ise Arap Mustafa’ya aşıktır. Bu aşktan ne Arap Mustafa’nın ne de çevresindekilerin haberi vardır. Zahide’nin eşi Malla Hasan’ dan iki kız çocuğu olur. Arap Mustafa ise uzun bir müddet İzmir’de çalışır, bu arada gelip giden yöre halkından hep Zahide’yi sorar. Zahide’nin gelin olduğunu duyar ve bütün dünyası yıkılır. Zahide’ye olan aşkı yüzünden uzun müddet evlenmez. Bu arada da Zahide için beyitler söyler. Zahide ise sararıp solmakta, her geçen gün erimektedir. Yüzünün güzelliği ise ümitsiz aşkıyla solmuştur. Zahide, yakalandığı ince hastalıktan veremden dolayı 1965 yılında hayatını kaybeder, bu ölüme dayanamayan Arap Mustafa, Zahide’ye  türküler söyleyerek 1966 yılında hayatını kaybeder. Köylüleri, sağlıklarında kavuşamayan bu iki aşığı yan yana koyarak son görevlerini yerine getirirler. İki aşığın mezarları Yukarı Hacı Ahmetli köyünün camisinin avlusunda bulunmaktadır. Zahidem türküsü Kırşehir’li ozanımız Neşet Ertaş tarafından seslendirilerek yurdumuza duyurulmuştur. Türküde geçen Alişan ile Duran, Zahide’nin küçük kardeşleridir. Bacaksız oğlan Zahide’nin kocası Molla Hasan olup, 1974 yılında Yukarı Hacı Ahmetli köyünde ölmüştür. 15 Aralık 1968 yılında, Çiçekdağı Beşikli Köyü’nde Ziraat teknisyeni Mehmet Koç, Zahidem Türküsü’nü, dayısı Arapoğlu Mustafa Öztürk’ün ağzından bizzat alıntı yapmıştır.  Emekli öğretmen, Şair H.Vahit Bulut’da 1973 yılında Zahidem ile ilgili bir araştırma yapmış Kırşehir Halk Ozanları kitabında Zahide’nin de Arapoğul’na yaktığı ağıtı yöreden tespit ederek yayınlamıştır. Arap Mustafanın Zahidem isimli eseri şöyledir.
 
Zahide’m gurbanım sallama beşik
Beni genç yaşımda eyledin aşık
Kadir Mevla’m senden bir yar isterim
Ağ buğday benizli zülfü dolaşık
İzmir dağlarında esirim esir
Affeyle Zahidem hep bende kusur
Eğer baban seni bana verirse
Nemize yetmiyor el kadar hasır
Gurban olurum Alişan’a Hacı’ya
Nazlı yarım düşemedim kocaya
Çıksam Büyüköz’e seyran eylesem
Çeşmenin başına gelen sucuya
Ayınan doğarda gülene aşar
Zahidemi görenin tebdili şaşar
İyinin kaderi kötüye düşer
Diken arasında kalmış gül gibi
Zahidem gurbanım dar günüm dardan
El eder Zahidem iğdeli bağdan
Kahkülüne sürmüş kokulu yağdan
Derdim beni del’ediyor Zahidem
Kurban olurum Alişan’a Duran’a
Müjdeler veririm Zahidemi bulana
Zahidemde benziyor çölde ceylana
Ceylan avcın ben olam Zahidem
Yine doğdu ülker ile terazi
Zahidem de has bahçenin kirazı
Kaderim övünsün bacaksız oğlan
Şu yalan dünyada adım murazı
Hazeli’de deli gönlüm hazeli
Çiçekdağı döktü m’ola gazeli
Dolaştım alemi gurbet gezeli
Bulamadım Zahidem’den güzeli
Kömür gözlüm al eline kalemi
Ben söyleyim yaz başıma geleni
Fukara deyip de gelmedin bana
Hani göster açlığından ölen
Zahidem gurbanım n’olacak halim
Gene bir söz duydum kırıldı belim
Gelenden gidenden haber sorarım
Zahidem bu hafta oluyor gelin
Ziyaretten çıktım Çender’in özü
Kum gibi kaynıyor Zahidem gözü
Aslını sorarsan esalet yerden
Hacı Bürolardan Mehmet’in kızı
Anamdan doğalı çok çektim cefa
Şu yalan dünyada sürmedim sefa
Eğer ahbaplardan soran olursa
Orta Hacı Ahmetli’den Garip Mustafa
Aslımı sorarsan Çiçekdağlıyım
Felek vurdu kollarımdan bağlıyım
Eğer beni sorup bilen olmazsa
Orta Hacı Ahmetli den Arapoğlu’yum
 
23-24 Nisan 1972 tarihinde Yukarı Hacı Ahmetli Köyü öğretmeni Mustafa Uçar ve köy ahalisinden araştırılarak derlenmiştir.
 
Arap Mustafa’nın Zahide’ye şiirler yazdığı gibi, Zahide’ de, Arap Mustafa için şiirler söylemiştir. Bu şiirin üç kıtasını H. Vahit Bulut, 1973 yılında Yukarı Hacı Ahmetli köyünden Zahide’nin yakın arkadaşı ve sırdaşı Fatik’ten derlemiştir.Bu nasıl sevdaymış geldi başıma
Felek ağu kattı tatlı aşıma
Sevda çekenlere zor gelir gurbet
Gece gündüz elim kalkmaz işime.
Aşağıda sap kağnısı geliyo
Derdin beni elik elik eliyo
Kurbanlar olayım gara Mustafam
Babam beni yad ellere veriyo.
Arapoğlu derler gayeten atik
Gözleri kara da, kaşları çatık
Git nazlı y de bir haber getir
Bastığın yerlere kurbanım Fatik.
Ağlayarak yayığımı yayarım
Yarim gitti günlerini sayarım
Çıksa Büyüköz’e mendil sallasa
Islık çalsa ıslığını duyarım.
Coşkuna da deli gönül coşkuna
Aşkından Zahide döndü şaşkına
Sensiz edemiyom nazlı civanım
N’olur bir yol görün Allah aşkına.

KAYNAK
– Doğuş Gazetesi, Sayı, 8,9-18 Ekim 1973.
– H. Vahit Bulut, Kırşehir Halk Ozanları, Filiz Yay. 1983, S. 109.

Kaynak:
Öyküleriyle Kırşehir Tütküleri, Destanları, Ağıtları (sayfa: 206,207,208)
Baki Yaşa Altınok
Oba Kitabevi
Ankara, Mayıs 2003

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir