Ülkü Tamer Üşür Ölüm Bile Şiiri
Bir ormanda tutup onu Bağladılar ağaca Yumdu sanki uyur gibi Gözlerini usulca Bir soğuk yel eser Üşür ölüm bile Anlatır akan kanı Beyaz sesiyle Diz çöktüler karşısına
filozof sanata, sosyolog edebiyata aşıktır...
Bir ormanda tutup onu Bağladılar ağaca Yumdu sanki uyur gibi Gözlerini usulca Bir soğuk yel eser Üşür ölüm bile Anlatır akan kanı Beyaz sesiyle Diz çöktüler karşısına
Pencereden atları gördüm Berlin’deydim, kıştı Işık Işıksızdı, gökyüzü yoktu gökyüzünde Havanın aklığı ıslak bir ekmek gibi Ve penceremden boş bir sirk Kışın dişleriyle kemirilmiş Ansızın bir adamın yedeğinde On at göründü sislerin içinden Çıkarken titremediler, ateş gibi O saate kadar bomboş olan Evreni doldurdular gözlerimde
Tanrı istemezse yaprak düşmezmiş Tanrı istemezse insan ölmezmiş Sen Tanrı mısın beni öldürdün Eşime dostuma beni güldürdün Vicdanının sesini dinle bak ne diyor
gözlerim ateşte donmuş bir süre yoktum ortalarda beni gören herkes beni ben zannetmiş merkez napıyım bana yardım et Allah ıslak gözlerin üstüne nur gibi kar yağmış bahçesinde solmadı tek bir çiçek bile
Sen gelmeden önce her yer karanlık Dünya ıssız dünya durgundu bilmem niçin Her yerde aradım tatlı bir ışık Bir ateş bul gönlümü ısıtmak için
kara, kara, kara göz bu kara, bu toprak kara, kader bu kara bilinmeyen gelecek kara, bilinen geçmiş kara bu gül düştü ateşe, ateş bu düştü aşka bu sevda kara, ten bu kara, bu can kara kara, kara, kara. Ali Özdemir Çile-i Aşk
Hani, o bırakıp giderken seni Bu öksüz tavrını takmayacaktın Alnına koyarken veda busemi Yüzüme bu türlü bakmayacaktın Hani, ey gözlerim bu son vedada Yolunu kaybeden yolcunun dağda Birini çağırmak için imdada
Ayrılır her şey yerinden o zaman Seven sevmeyenden Mert namertten ayrılır Can bedenden Mum ışığından ayrılır Melek nurundan İblis ateşinden ayrılır Mecnun Leyla’dan Ali Leyl’den ayrılır. Ali Özdemir Çile-i Aşk
Bu öyle tuhaf bir ateş ki bir an bile sabrı, kararı yok Nasıl olabilir ki hem sevgilinin yanında alevlenmiş Hem sevgilinin yanında değil Şekil nasıl ayak direyebilir ki sebatı yok Öz nasıl elden tutabilir, nasıl yardım eder ki görünmez Dünya bir av yeri, yaratıkların hepsi de bir av Fakat avlananların beyinden Bir eserden başka hiçbir …
şarabım aşk ateşidir hele onun eliyle sunulursa öyle bir ateşe odun kesilmezsen yaşamak haram olur sana söz dalga dalga coşmada amma onu dudakla, dille değil, gönülle canla anlatman daha iyi aşk nedir, bilmiyorsan gecelere sor şu sapsarı yüzlere, şu kupkuru dudaklara sor su nasıl yıldızı, ayı aksettirir, gösterirse bedenler de canı, aklı bildirir, gösterir
Aşk ki gerçek değilse, tutkusu olmaz Ateşi köze döner, kokusu olmaz Aşık olan gün, gece, ay ve yıl yanar Güneş, ışık, rahat ve uykusu olmaz. Ömer Hayyam
Bir beyaz kağıt gibi ol, yada gökyüzünde, semada Arşında üstünde beyaz bir melek gibi ol Hiç işlenmemiş bir günah gibi ol Doğmamış bir insan gibi doğ bu acımasız dünyaya Doğ ki sen dünya için değil dünya senin için dönsün Söylenmemiş bir yalan gibi ol düşmesin dilinden Dökülmesin kalbine tekbir hece Ya ateş kadar kırmızı ol …
Cehennem yerinde hiç ateş yoktur. Herkes ateşini yanında götürür. Karacaoğlan
Ölümden gayri ayrılık korkutur Çıplak ateşin içindeki İbrahim benim Mecnuna aşktan yana sorarlar Der ben Leylayım, Aşk’ı Leyla benim. Ali Özdemir Çile-i Aşk