Bir karanlık kasvettir geriye kalan, kraliçenin hali malumdur, mangalın korlarını karıştırıyor, büyücü bilir ama söylemez bizim seni bildiğimizi.
bir tavşan durdu da yoncalarla kıpır kıpır
çıngırak çiçekleri arasında, örümcek ağları içinde
doğru dua etti gökkuşağına
Yaprakların arasından kaçtı yüreğinde korkunç bir gülümseme, ürperdi ve düşündü, şaşkın bir haldeydi, altın bir öpücük kondurdu ormanın göğsüne.
İçinde öpücükler uyuyan
Gözleri kapanmış hasta çocuklar gibi uykuya dalmış ve gülümsüyor. Ayakları elleri her yeri çiçekler içinde sımsıcak sarmış askeri tabiat ana. Güneşte dalmış uykuya ne güzel uyuyor, göğsünde kan kırmızı iki delikle.
Yemyeşil bir çukur, burada bir ırmak çağlar
Dört bir yanını üzgün çiçekler sarar, uykuda kalmış ağaçlar uyanır senin için, sıcak bir yuvadan küçük bir kuş sesi yükselir, sihirli bir şarkı gelir ormandan sana doğru.
Yıldızların vurduğu durgun, karanlık suda
Mutfak kapısı açıldı, süslü kıyafeti ile içeri girdi hizmetçi kız. Cilvelenerek yanıma geldi, sanırım bir öpücük istiyordu benden, gülüp çocuksu bir tavırla bana baktı. Elini yanağına koydu, üşüyorum dokun anlarsın dedi.
Kahverengi bir salon, cila ve meyva kokan
Ben sizinle sarmaşdolaş olmuşum dalgalar, koynunda kaybolmuşum denizin, pamuk yüzlü gemilerin ardında gezemem bundan sonra, doyurmaz artık beni bayrakların, tat vermez bandıralar, mahkum gemilerin hırçın sularında yüzemem bundan sonra.
Ölü sularından iniyordum nehirlerin
Aldanmıyorum bir zamanlar hayatımın önüne bütün gönüller açılmıştı. Yollarına bütün şarapların döküldüğü bir şölendi. Bir akşam güzellik ve tersliği dizime oturttum. İler tutar yanını bırakmadım. Adalete karşı bayrak açtım.
Aldanmıyorsam bir zamanlar hayatım,önüne