Yılmaz Erdoğan Bu Yol Nereye Gider

Her insan bir yolda yürür ama yol o insanı nereye götürür, yol o insanı nasıl götürür kimse bilmez.Her yolun sonu görünmez.İnsan yolun sonunda her zaman aradığını bulamayabilir.Yolların sonunda mutlulukta olabilir hüzünde.Yola çıkan yolcu yolun kendine ne getireceğini umursamadan yolculuk etmelidir.Çünkü Yol, yolcusuna her zaman dürüst davranmaz.
 
 
bir kuğunun boynuna dokunurken
yol bir yere gitmez
içerde
düz saçlara uğrar
ayak üstü bir akşamüstü
her plansız ürperişin sonu hüsran
ve hüsran
çok sanat müziği bir kelimedir
yol bir yere gitmez
o bir durma biçimidir
yol yoluyla gidebilir
yare yoldan çıkabilir
apansız ve ömür bitebilir
yoldan önce
ama yol bir yere gitmez
o bir durma biçimidir
yaşamak hızlı bir ölme biçimidir
düşünce ışıktan yavaşsa
erken gidilmelidir
gerdan sözcüğüne
bir kuyumcuda da rastlayabilirsin
bir kasapta da
kalbin sızlamaz
bir kuzu yüreğini vitrinde görünce
o bir beslenme biçimidir
ama korkarsın
kurdun sevdiği havadan
ayakkabı yaparsın yılandan
yol bir yere gitmez
o bir durma biçimidir
her garantiyi istersin hayattan
oysa ölümle yaşam arası
uzun malum ince bir yol
bir yere gitmez
o bir ölme biçimidir
iyi yolculuklar denmez
bir gidene yapılamaz
çünkü çok yolculuk
bir seferde yolcu denmez
her gidene
herkes o yolun taraftarı olmayabilir
hiç bir sürgün
gittiği yolu sevmez mesela
yol bir yere gitmez
o bir susma biçimidir
soğuk bir taşıtın uğultusunda
 
Yılmaz Erdoğan

Yılmaz Erdoğan Bu Yol Nereye Gider” hakkında bir yorum

  1. Misafir

    “Bahçe kapısından sızdılar…
    Aralık kalmış neresi varsa hayatımın…
    Bünyede bastırılmamış ne kadar isyan varsa ordan.

    Kumsalların istenmeyen kaç kum tanesi varsa
    Önde gideniyim her tazyikli alkışta…”

    “…Sefil bir nazara geldim nargile içince duman
    Baharsız sevişme edasındayım kimsesiz
    İzah edemiyor durumumu hiçbir argüman
    Ya bitir bu gelişmeyi kökünden
    Ya da kısa dalga birşeyler çalınsın
    Yine eskisi gibi radyolarda
    Hani megahertz filan bazı sırlar veriyordu
    Metalik sesleri ve bordroları olan saygın adamlar.

    Aşk yasaklandı artık halka açık yerlerde
    El tutmak yol açıyor diye hesapsız susmalara
    Kaldırdık tüm tutuşmaları
    Yasak kelime oyunu yapmak
    Yalan söylemek mecburi
    Ve serbest ayyuka çıkmak

    Artık yağmur sonraları toprak kokmak yasak
    Tomurcuklanmak günah
    Ve bir insan gözü yüzünden yüz gün art arda uyumamak
    Kimse ölmesin diye kimsenin aklında
    Her sevdalı verdiği sözü geri alacak
    Güneşi, ayı hatta hiçbir tabiat olayı
    Şahit gösterilmeyecek hiçbir sevdaya…”

    “…Hem gidenedir bu şiir
    Hem gelecek olana….
    O da biraz oyalanıp
    Gider nasılsa!

    Şimdi şifa niyetine giriyorum sulara.
    Mavisine değil denizin.
    Sade tuzuna…”

    Cevapla

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir