Söz ve Şiir sitesi bir bilgi ve kültür sitesi olup, sitenin kuruluş amacı geçmiş ve gelecek arasına sözlerden ve şiirlerden oluşan yıkılmayacak bir köprü kurmak ve yaşayanları, yaşamışları, yaşananları unutmamak ve unutturmamaktır. Söz ve Şiir sitesinin herhangi bir kar amacı olmayıp, toplum yararına kurulmuş olan vakıf, dernek ve hayır kuruluşları hariç kar amacı güden hiçbir yapının reklamına sitede yer verilmeyecektir. Site içerisinde yer alan eserler internet ortamındaki ilgili internet sitelerinden veya konu ile ilgili görsel ve yazılı kaynaklardan derlenmiştir. Sitemizde yer alan eserlerin telif (yayın) hakları eser sahiplerine veya yasal temsilcilerine ait olup, eserlerinin sitemizde yayınlanmasını istemeyen eser hak sahiplerinin sitemize
iletişim kutusundan bildirimde bulunmaları halinde söz konusu eserler en kısa zamanda sitemizden kaldırılacaktır.
Anadolu’nun orta vilayetlerinden bir köyde, yavaş yavaş güneş batmaya hava kararmaya başlar. Karanlık iyice çöker köyün üzerine. Evlerden birinde bir kadın ve adam yatma hazırlığı yapmaktadır. Erken yatıp yarın sabaha, güneş ışığına erken uyanılacaktır. Adam üzerini değiştirir, yatağına yönelir. Evin penceresinden; karanlık bahçeye vuran ışıkta ağaçların arasında bir gölge belirir. Kadın pencereden dışarı bakar ve gülümser. Kadının sevgilisi bahçededir…
Tam sözleştikleri gibi, sözleştikleri saatte ve yerde adam onu beklemektedir. Kadın kocasının uyumasından emin olunca, sessizce yataktan kalkar, üstünü giyer ve pencereden aşağıya atlar. Başka bir adam için, kadın kocasını terk eder. Koşarlar iki sevgili… Kaçıyorlar… Tarlaları, ovaları aşarlar…
Anadolu’da bir köy nasıl koşmasınlar ki. Arkalarından onları kovalayacak onca şey vardır. Namus belası, töre cinayetleri, yoksulluk, cefa, korku. Arkalarında bunlar varken nasıl durabilirler. Köyden uzaklaştıklarına iyice emin olunca soluklanmak için dururlar. Kadın duraksamayı fırsat bilip nefes nefese der ki :
“Evden çıktığımdan beri, ayakkabımın içinde bir şey var beni rahatsız ediyor.” Çıkartıp bakar ki ayakkabısının içinde bir tomar para! Kocası her şeyin farkındadır. Biliyor ki gidecek… “Beni terk edecek ama bunca yıl çorbasını içtim, çamaşırlarımı yıkadı, ütüledi. Bana emeği geçti.”
O Yoksul köylü bütün parasını; başka bir adam için kendisini terk eden karısının, giderek kendinden uzaklaşan adımlarını attığı ayakkabısının içine koydu, yaban elde muhtaç olmasın diye… O güzel insanı, o onurlu davranışı sergileyen, o terk edilen adamı hepiniz tanıyorsunuz.
Çünkü o, bir dizesinde bize yürekten seslendiği gibi “Uzun ince bir yoldaydı ve gidiyordu gündüz gece”…
(Sunay Akın – Aşka ve Terk Etmeye Farklı Bir Bakış)